Feminist Okumalarınız İçin Kitaplar

Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi

Mary Wollstonecraft (1759-1797): 38 yıl süren kısa ömrüne karşın, erkek egemenliğindeki felsefe alanında yazdıklarıyla, kendinden sonraki yüzyılları kadın hakları konusunda derinden etkileyen bir 18. yüzyıl düşünürüdür. Dilimize ilk kez çevrilen ve günümüzden 215 yıl önce yayımlanan Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (1792) ise, bundan beş yıl sonra, geleceğin Frankenstein’ını yazacak kızı Mary [Shelley]’nin doğumundan 11 gün sonra ölen Wollstonecraft’ın en temel yapıtıdır.

Deniz Hakyemez (1975); Bugüne dek Swift’ten Nadine Gordimer’a, Wollstonecraft’tan Poe’ya  yaptığı çevirilerle, ustalarından aldığı bayrağı en iyi biçimde taşıyacağını kanıtlamış yeni kuşak çevirmenlerindendir.

İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Kadem’e Cevaplar Kısa Özet

Batı’lı liberal anlayışın evrenselliği düşüncesinin bir varsayımdan ibaret olduğunu, bazı ülkelerin CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi belgelere şerh ettikleri çekinceleri ve itirazlarından anlıyoruz. Bu itirazlar ve çekinceler Batı’nın evrensellik iddiasını zedelemektedir. Artık Batı’nın dayattığı tüm insan haklarına dair düzenlemeler, bundan böyle şüphe ile karşılanacaktır. Bu şüphe iyice oluşmuştur. Özellikle feminist ideoloji ve eşcinsel aktivizm bu belgelere rengini, ruhunu vermektedir. Böylesi, gelecek kuşakları etkileyecek feminist ve eşcinsel ideolojinin, uluslararası insan hakları belgelerine sızarak, pozitivizmi de aşan kültürel görecelilikle, postmodern, parçalayıcı, queer/akışkan kimlikli, hiçbir sabite taşımayan yıkım projelerinin farkında olunmadığında, onur törpülenmesi ve ahlâkî çöküntü kaçınılmazdır. Beklenilen ise siyasi iradenin de sadece popülist davranarak halkın taleplerini oyalamak değil, isteklice ve bilinçli olarak bunları değerlendirmesi olmalıdır. Bu beklenti karşılanamadığından, resepsiyonist kabuller ve zihinlerle, onların ürünleri ve savunmalarıyla mücadele etmek, farkındalık oluşturmak zorunluluğu işte bu çalışmayı zaruri hale getirmiştir.


Erkek egemen dünyada kadınların özgür bireyler olarak hayatlarını sürdürmelerini destekliyor, Şiddetin ve cinsel tacizin toplumda ve medyada giderek yaygınlaşıp kabullenilmesinden rahatsızlık duyuyor, Kadın, erkek ve çocukların önyargılardan, ayrımcılıktan, toplumsal cinsiyet tuzaklarından uzak bir şekilde yaşamaları gerektiğine inanıyorsanız, Bu kitabı okumalısınız!

Bugünün en önemli kadın aydınlarından biri olan yazar Roxane Gay, Kötü Feminist kitabında feminizmi ve feminizme neden ihtiyacımız olduğunu toplumsal olaylardan, popüler kültürden, ayrımcılıktan ve yaşadığı hayal kırıklıklarından yola çıkarak ele alıyor. Günümüzde hâlâ tartışma konusu olan feminizmin, olumsuz hatta çoğu kez hakaretmiş gibi kullanılmasına sert çıkan Roxane Gay, kendisini bir feminist olarak değil kötü bir feminist olarak tanımlıyor.

İnsanın çelişkilerle dolu olduğunu, yapıştırılan etiketler ve toplumsal yargılarla da çevrelendiğini dile getiren yazar, okurlarını farklı bir manifesto okumasına davet ediyor.


Sosyal hayatın pek çok alanında olduğu gibi, kadınların edebiyat dünyasına girmesi de tarihin oldukça geç bir döneminde mümkün olmuştur. Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda eserinde “Kadınlar neden kurmaca metin yazamaz?” sorusuna kapsamlı bir cevap arar. Cevap aradıkça erkek egemen düzenin gerçekleri daha çok su yüzüne çıkar.

Virginia Woof’un üniversiteli kadın öğrencilere yönelik konuşmalarından derlenen eser, İngiltere’de kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaya başladıkları ve oy haklarının henüz kabul edildiği dönemde kaleme alınmıştır. Kadınların edebi anlamda üretken olabilmesinin koşulu ise kendine ait bir oda ve gelir olarak öne sürülmektedir. Kadın hareketlerinin son derece önemsediği metin, kadınları daha cesur ve üretken bireyler olmaya davet ediyor.


Feminist Dövüş Kulübü Kısa Özet

Cinsiyetçi bir iş ortamında hayatta kalma rehberi

Ofis ortamında maruz kalınan üstü kapalı cinsiyetçi tavırlara dair nükteli ve bir o kadar da isabetli tespitlerde bulunan yarı kılavuz yarı manifesto niteliğindeki bu kitaptan, hem kariyer tavsiyeleri alacak hem de kadınların iş hayatındaki yerini pekiştirmeye yardım edeceksiniz.

*Bu bir dövüş kulübüydü; ama bünyesinde ne şiddeti ne de erkekleri barındırıyordu. Kadınlar çalıştıkları yerlerde maruz kaldıkları cinsiyetçi tavırları birbirleriyle paylaşmak amacıyla aylık buluşmalar düzenliyor ve bu sorunların üstesinden gelmek için birbirlerine tavsiyelerde bulunuyorlardı. Üstelik sadece dertleşmeye değil, birtakım savaş taktiklerine de ihtiyaçları vardı.*

Burada görev, rekabetten ziyade dayanışmayı seçmesi gereken kadınlara düşüyor. Bunun yanı sıra Bennett, kadınlar için olduğu kadar, erkekler için de yazıyor. Çünkü onların, erkek feministler olarak bu savaşta son derece önemli bir rol oynayacağına inanıyor.

Kendini değersizleştirmeyi bırak!

Neler yapabileceğini göster!

Bu kitap işyerinde maruz kaldığınız cinsiyetçi davranışlara mizah ve kararlılıkla karşı koyabilmenizi sağlayacak eşsiz bir rehber.

 

Yorumlar